Yerel aktivistlerin verdiği bilgiye göre, Esed rejimi, Suriye’nin başkenti Şam yakınlarındaki Doğu Guta bölgesinde, devrim faaliyetlerine katıldıkları gerekçesiyle onlarca sivilin gayrimenkullerine el koyma kararnamesi çıkardı.
Kararnamenin bir nüshası yerel haber ağlarında yayınlanırken, çoğunluğu Duma kasabasından 137 sivilin menkul ve gayrimenkul mallarına devlet tarafından el konulması kararlaştırılıyor.
Aktivistler, Esed rejiminin yıllardır sistematik olarak sürdürdüğü demografik değişim çalışmalarını devam ettirmek ve söz konusu malları bölgeye yeni yerleştirilen kişilere devretmek amacıyla kararnameyi yayınladığını ifade ediyor.
Aktivistlere göre, kararname kapsamında menkul ve gayrimenkul mallarına el konulan kişiler arasında, eski Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) savaşçılarının yanı sıra, yerel meclis üyeleri ve gazeteciler de bulunuyor.
Esed rejimi, 3 Ağustos 2018 tarihinde de, Suriye’nin güneyindeki Dera kentinde, daha önce ÖSO, Suriye Geçici Hükümeti (SGH) ve sivil toplum kuruluşlarında görev almış çok sayıda Suriyelinin menkul ve gayrimenkullerine el konulmasına dair bir kararname çıkarmıştı.
Rejimin bu adımı Suriye’de yeni idari birimler oluşturulması hedefiyle çıkardığı 10 sayılı kanun çerçevesinde attığı belirtiliyor.
Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) Tapu Kadastro Birimi, geçtiğimiz Aralık ayında, 10 Sayılı Kanun Komitesi ile ortaklaşa düzenlediği çalıştayda, Esed rejiminin mülkiyet hakkına el koymak, tehcir ve demografik değişim amacıyla çıkardığı kanunlar ele alınmıştı.
“Gayrimenkul kanunlarına dair gelişmeler ve mülkiyet hakkının korunması” başlığı altında Gaziantep’te düzenlenen ve iki gün süren çalıştaya, 10 Sayılı Kanun Komitesi üyelerinin yanı sıra, Suriyeli ve yabancı hukukçu ve teknik uzmanlar katıldı.
Esed rejiminin 10 sayılı kanunda yaptığı düzenlemeler üzerine de sunumlar gerçekleştiren katılımcılar, bu düzenlemelerin Suriyelilerin endişelerini gidermeye ve haklarını korumaya yetmediğini ifade ederek, Suriye’deki güvensiz ortam ve ülkenin bağımsız yargıdan yoksun olması nedeniyle mültecilerin mülkiyetlerini korumalarının imkansız olduğuna işaret etmişti.