Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) Üyesi George Sabra, Esed rejiminin Şam ve Humus’un el-Vaır semtinde yaptıklarının “Utanmazca yapılan açık bir bölme planı” olduğunu söyledi. Esed rejiminin, uluslararası toplumun gözleri önünde, İran’ın bölge halkının yerine başkalarını yerleştirme planlarını uyguladığını belirtti.
Sabra, Beşar Esed’in “Vatandaş, Suriye’de doğan, Suriye’de evi olan ve atalarının mezarlarının olduğu topraklarda yaşayanlar değil, rejimi müdafaa edenlerdir” diyerek bu operasyonların alt yapısını oluşturduğunu kaydetti.
Esed rejimin Humus’daki eski semtlerden başlayarak bölme planını hayata geçirmeye başladığına dikkati çeken Sabra, bu plan çerçevesinde, rejimin, Dareyya, el-Muaddamiyye ve Zebedani gibi semtlere yoğunlaştığını ifade etti. Gelinen noktada, rejimin bu planlarını el-Vaır semtinde de uygulamak istediğini söyledi. Esed rejiminin etnik ve mezhebi fitne tohumlarını ekmek istediğini ifade etti.
Sabra, Esed rejiminin Suriye’de demografik değişim gerçekleştirme çerçevesinde bir siyaset takip ettiğini kaydederek, rejimin Suriye’nin büyük bir bölümünde kontrolü kaybetmesi nedeniyle bu yola başvurduğunu söyledi.
İranlıların ve Rusların Suriye’deki belirli bölgeler üzerinde hâkimiyet tesis etmek istediğini belirten Sabra, Esed rejiminin Şam’dan Humus, el-Kuseyr ve sahil bölgesine doğru “Suriye’nin Yararı” adı altında başlattığı girişimin, Rusların ve İranlıların planlarına hizmet ettiğini kaydetti. Ruslar ve İranlıların Suriye’deki nüfus hattını korumak, Lübnan ve Irak’taki müttefiklerine olan desteklerini devam ettirmek için Esed rejiminin işlediği suçları desteklediğini ifade etti.
Sabra, Esed rejiminin etnik ve mezhebi temelli çatışma çıkarma hedeflerinin insanlık karşıtı olduğunu ve uluslararası hukuka ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu (BMGK)’nın Suriye’ye ilişkin karalarına aykırı olduğunu dile getirerek, siyasi sürece zarar verdiğinin altını çizdi. Bu türden etnik ve mezhebi çatışmanın bölgenin tamamının güvenliğini tehlikeye atacağını dile getirdi. Suriye’yi bölmek isteyen bu türden girişimlerin BM’nin bilgisi dahilinde ve uluslararası toplumun gözü önünde olmasının üzüntü verici olduğunu kaydetti.