Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) Mülteci İşleri Topluluğu Koordinatörü Ahmed Bakkora, El-Cezire’nin internet sitesinde yayınlanan makalesinde, Esed rejiminin 2011 yılından 24 af kararnamesi yayınladığını hatırlatarak, Suriye’deki durumda hiçbir değişiklik yapmayan bu kararnamelerin hedefinin siyasi manipülasyonla uluslararası kararların etrafından dolanmak olduğunu söyledi.
Makalesinde, rejimin 22 Eylül’de yayınladığı 27 sayılı genel af kararnamesinin mağdurların büyük kısmını oluşturan siyasi muhalifleri ve ordudan ayrılmış kişileri kapsamadığına işaret ederek, Suriye halkının Beşşar Esed gibi bir diktatörden af beklemediğinin altını çizdi.
Bakkora, 27 No’lu af kararnamesi, önceki aflardan pek de farklı olmadığına dikkat çektiği makalesinde, “Muhaliflere ve asker kaçaklarına yöneltilen terör ve vatana ihanet gibi suçlamalar bu af kapsamı dışında bırakılıyor. Ayrıca, af kapsamında olan asker kaçaklarının teslim olmaları isteniyor, ancak güvenlikleri ya da yasal hakları için hiçbir garanti sunulmuyor. Bu kararnamenin uygulanmasında güvenlik güçlerine sınırsız yetkiler tanınıyor ve bu da insan hakları ihlallerine kapı aralıyor” ifadelerini kullandı.
Makalesinde, Bu durumun Suriye halkının rejime olan güvensizliğini daha da artırdığına değinen Bakkora, “Geçmişteki aflara güvenip rejim kontrolündeki bölgelere dönen birçok kişi tutuklandı, işkence gördü ya da zorla kaybedildi. Bazı ailelere ise, geri dönen sevdiklerinin cansız bedenleri teslim edildi. Bu acı dolu deneyimler, Suriye halkını, bu afların sadece rejimin uluslararası arenada imajını düzeltmeye yönelik siyasi manevralar olduğunu ve hiçbir gerçek değişiklik sağlamadığını anlamaya yöneltti. Bu korkular, yerel ve uluslararası insan hakları örgütleri tarafından belgelendiği için sadece birer spekülasyon değil, gerçeklerden besleniyor” cümlelerine yer verdi.
Bakkora, makalesini şöyle sürdürdü;“Bu koşullar altında, Suriyeli mülteciler ve yerlerinden edilmiş insanlar, ülkelerine dönme konusunda artan baskılarla karşı karşıya. Bazı mülteci karşıtı çevreler, af kararnamelerini kullanarak mülteciler üzerinde baskı kurmaya çalışıyor ve medyada bu afların, mültecilerin güvenli bir şekilde dönebileceği yönünde bir adım olarak pazarlanıyor. Bu manipülasyon, mülteciler üzerinde sosyal baskı oluşturup, geri dönüş kararlarını aceleyle almalarına neden olabilir. Ancak bu, ciddi riskler taşıyan bir süreçtir.”
Suriyeli mülteciler ve yerinden edilmiş insanların, kaderlerini tayin etme hakkına sahip olduğuna vurgu yaptığı makalesinde Bakkora, “Gerçek uluslararası garantiler olmadan geri dönüş, büyük bir risk olacaktır. Uluslararası toplum ve insan hakları örgütleri, mültecilere yasal koruma sağlamalı ve zorla geri gönderme ilkesine karşı durmalı, aynı zamanda mültecilerin karşı karşıya kaldıkları zorluklarla başa çıkmalarına yardımcı olmalıdır” diye yazdı.
Bakkora, makalesinde ayrıca, “Suriye rejimi, siyasi ilerlemeyi engelleyen sıfır toplamlı yaklaşımlara sahiptir. Uluslararası meşruiyetin temel ilkesi olan BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararına uygun bir geçiş sürecini reddetmektedir. Rejim, gerçek bir diyalog başlatmak ya da yapısal reformlar yapmak için hiçbir istek göstermiyor, zira egemenliğinin büyük bir kısmını bölgesel ve uluslararası müttefiklerine kaybetmiş durumda. Bu durum, rejimi hem yapısal değişiklikler yapma konusunda yetersiz hem de isteksiz hale getiriyor ve bu da Suriye’de barış ve istikrarın sağlanmasını imkânsız kılıyor” cümlelerine yer verdi.