Doğu Guta’daki yerel meclisler ile sivil heyetler, Doğu Guta’nın bütün kent ve kasabaları ile Cobar Mahallesi’ni felaket bölgesi ilan etti.
Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) bağlı yerel meclisler ile sivil heyetler, yaptıkları basın açıklamasında, uluslararası toplum ve Birleşmiş Milletler’den (BM), sivillerin korunması konusunda insani, ahlaki ve hukuki sorumluluklarını üstlenmelerini, insani yardım koridorlarının açılması ve yardımların bölgeye ulaştırılmasını ön gören 2139 ve 2165 nolu BM Güvenlik Konseyi kararlarının uygulanmasını talep etti.
Esed rejiminin, bölge halkına insani yardım, ilaç ve gıda yardımlarının engellemesinin, abluka altında tutulan bölgede iki yılın ardından insani yaşam ve sağlık şartlarının çöküşüne neden olduğu belirtilen açıklamada, kuşatılmış olan Suriyeliler adına, uluslararası kuruluşlara ve dünya kamuoyuna, sivilleri koruma ve Guta’daki halk, çocuklar, yaralılar, savaş nedeniyle sakat kalanlar ve kronik hastalar için insani yardım koridoru açma çağrısında bulunuldu.
Esed rejiminin her gün artarak devam eden katliamları nedeniyle tıbbi malzemelerin tamamının tükenmesinin arından Doğu Guta’nın insani felaketin eşiğine geldiği ifade edilen açıklamada, bölgede bazı hastalıkların yayıldığı, iki senedir su ve elektriğin kesik olduğu, kışın gelmesiyle de yaşanan trajedinin şiddetinin arttığı vurgulandı.
Suriye Devrimci ve Muhalif Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) Başkan Yardımcısı Nura el-Emir, konuya ilişkin daha önce yaptığı açıklamada, Doğu Guta, başkent Şam’ın bazı bölgeleri, Humus’un Vear Mahallesi ve kuzey kırsalında Esed rejiminin sürdürdüğü ablukaya ilişkin, “Esed rejiminin, yönetimin düşmesini talep eden sivillere yönelik kimyasal silah ve varil bombalarıyla düzenlediği saldırılardan daha az tehlikeli değil” demişti.
Uluslararası toplumun, Esed rejiminin suçları karşısındaki suskunluğunun bu suçlara ortak olmanın ya da Suriyelilerin kanına girmenin bir başka yolu olduğunu ifade eden Emir, “Gerekçesi olmayan bu tür olumsuz tutumlar, Suriye halkı ile uluslararası toplum arasında kalan güven bağlarının kopmasına neden olacaktır. Uluslararası toplumun, Esed rejiminin Suriye halkını bir somun ekmeğe muhtaç şekilde yaşamaya mecbur bırakması gibi ahlaksızca yaptığı siyasi şantaj karşısında sessiz kalması, rejimin sivillere yönelik kötü muamelesinden daha iyi olmayan bir insanlık suçudur” ifadesini kullanmıştı.
Uluslararası toplumun sorumluluğunu üstlenerek, Suriye kentlerinden ablukanın tamamen kaldırılmasını ön gören BM Güvenlik Konseyi’nin, 2139 sayılı kararı ile Esed’in onayı olmaksızın, abluka altındaki bölgelere insani yardımların sokulmasını ön gören 2165 sayılı kararı uygulamaya koymasını talep eden Emir, “Esed’in onayının alınması, uluslararası toplumun, bu yönetimin suçlarını onayladığı anlamına gelir. Mücrim Esed’in yardımların girişine izin vermesi gibi bir şey mümkün değil. Çünkü o, en basitinden abluka altındakilere karşı insanlık suçunu işleyen kişidir” değerlendirmesinde bulunmuştu.
“Ne gariptir ki, uluslararası toplumun, ablukayı sonlandırmaya yönelik aldığı tüm kararlar kâğıt üzerinde mürekkep olarak kaldı ve uluslararası irade uygulamaya geçiremedi” diyen Emir, uluslararası iradenin, alınan bir kararın diğerleriyle uyum arz etmesi ve uygulamanın önündeki engel ve ihtilafın yaptırım yoluyla ortadan kaldırılmasıyla mümkün olduğunu dile getirmişti.